VMware, dijital çalışma alanı teknolojilerinin durumu ve iş sonuçlarına etkilerine yönelik araştırma raporunu yayımladı.
İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Rusya, Polonya, Norveç, İsveç, İspanya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan olmak üzere EMEA bölgesindeki 12 ülkede; kamu ve özel sektörde faaliyet gösteren, 500 ve üzeri çalışana sahip şirketlerin temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Vmware araştırması; dijital çalışan deneyimine daha fazla yatırım yapan yüksek büyüme hızına sahip şirketlerin büyüme hızını yakalamalarının, ilerlemeci bir iş kültürü geliştirmelerinin; yeteneği elde tutmalarının, çalışanlar tarafından çalışılacak en iyi şirketler arasında gösterilmelerinin daha muhtemel olduğunu ortaya koyuyor.
Vmware araştırması EMEA bölgesindeki çalışanların üçte ikisi (yüzde 66) işleri için gereken dijital araçların esnekliğinin bir şirketteki pozisyona başvurma ya da pozisyon teklifini kabul etme kararlarını etkileyeceğini bildiriyor. Katılımcıların yüzde 70’i de mevcut işverenlerinin bu konuya daha fazla önem vermesi gerektiğini söylüyor.
Vmware Araştırması çalışan eğitiminin gerekli olduğunu gösterdi
Öte yandan, dijital çalışma ortamı teknolojilerinin nimetlerinden yararlanmak isteyen şirketlerin; dijital çalışan deneyimini iyileştirmek için insan kaynakları ve bilgi teknolojileri departmanları arasında daha fazla işbirliği geliştirmeleri gerekiyor. Araştırmaya katılan çalışanların yüzde 49’unun deneyimleriyle ilgili insan kaynaklarına mı yoksa bilgi teknolojilerine mi başvurmaları gerektiğini bilmemesi ve yüzde 21’inin bu durumun olumlu bir deneyimin oluşmasının önündeki engellerden biri olduğunu düşünmesi; çalışanlara olumlu bir dijital deneyim sağlamanın kimin sorumluluğunda olduğuna yönelik belirsiz durumun ortadan kaldırılması için çalışan eğitiminin gerekli olduğunu gösterdi.
Buna ek olarak, araştırmaya katılan yüksek büyüme oranına sahip şirketlerin; daha düşük gelir büyüme oranlarıyla (ortalama 3-4) çalışan şirketlere kıyasla, çalışanlarının nerede çalıştığından bağımsız olarak cihazlar, araçlar, uygulamalar ve teknolojilere erişim dahil olmak üzere, onlara daha fazla dijital deneyim unsurunu nasıl sağladığını da gözler önüne serdi. Örneğin, düşük performans gösteren/büyümeyen şirketlerin, yüksek büyüme/hiper büyüme oranlarına sahip şirketlere kıyasla, yüzde 36’sının, kişisel cihazlarıyla çalışma, bir diğer yüzde 36’sının ilk günden verimliliği sağlayacak uygulamalara erişim izni verme ve yüzde 47’sinin e-posta hariç olmak üzere en önemli görevleri için herhangi bir cihazda uygulama kullanabilme konusunda çalışanlarına daha az özgürlük tanıdıkları görülüyor. Yüksek büyüme/hiper büyüme oranlarına sahip şirketlerde ise bu oranların sırasıyla yüzde 76, yüzde 68 ve yüzde 93 olduğu görülüyor.
Araştırmaya katılan çalışanlar dijital deneyimden farklı kişilerin sorumlu olduğunu düşünürken; çalışanların yüzde 84’ü İK ve BT’nin bu konuda birlikte çalışması gerektiğine inanıyor. Çalışanların yalnızca yüzde 18’inin İK ve BT’nin her zaman iş birliği içinde olduğunu belirtirken, 10 katılımcıdan 8’i dijital çalışma deneyiminin iyileştirilmesinde İK’ya daha çok sorumluluk verilmesi gerektiğini söylüyor.
Daha iyi bir dijital çalışan deneyimi sunmak, işgücü algısında da etkili oluyor.
Daha iyi bir dijital çalışan deneyimi sunmak; işgücü algısında da etkili oluyor. Kurumlarının, ofislerinin yanı sıra kendilerine istedikleri her yerden çalışabilme özgürlüğü verdiğini söyleyen katılımcıların yüzde 72’sinin; kurumlarıyla gurur duyduklarını söyleme ihtimallerinin belirgin bir şekilde daha yüksek olduğu görülüyor. İstedikleri yerden çalışma özgürlüğü olmayan katılımcıların yalnızca yüzde 27’si kurumlarıyla gurur duyduğunu belirtiyor. Benzer şekilde, istedikleri yerden çalışma özgürlüğüne sahip olan çalışanların yüzde 73’ü kurumlarında ilerlemeci bir kültür olduğunu; yüzde 71’i kurumlarının çalışılacak en iyi yerlerden biri olduğunu ve yüzde 70’i iyi bir iş-özel yaşam dengesi söylerken, bu özgürlüğe sahip olmayan çalışanlarda ise bu oranların sırasıyla yüzde 25, yüzde 28 ve yüzde 28 olduğu görülüyor.
Optimum düzeyde dijital deneyim sunmada zorluk yaşadıklarını belirten katılımcıların üçte biri çalışanların ne istediğinin anlaşılamamasını; yüzde 20’si de dijital deneyimin bir iş öncelliği olarak düşünülmemesini en büyük engel olarak nitelendiriyor. Çalışanların neredeyse üçte ikisi (yüzde 61); işyerinde kullandıkları cihazlarla ilgili söz haklarının olmadığını düşünürken, BT karar alıcılarının yüzde 83’ü çalışanlarına bu konuda söz hakkı tanıdığına inanıyor.