2014 yılı boyunca yapılan incelemelerde Türkiye’de özellikle spam konusunda önemli sorunların yaşandığı ortaya çıktı. İletilen tüm e-postalarda istenmeyen eposta oranının %84’e ulaştığının belirtildiği raporda, spam e-posta miktarının bir önceki seneye göre %140 arttığı da ortaya kondu.
İstenmeyen e-postalarda en çok karşılaşılan konunun online ürün satışları olduğu söylenirken, yeni yürürlüğe giren e-ticaret kanunu ile spam e-posta miktarının azalabileceği de belirtildi. İstenmeyen e-postalarda online ürün satışlarını sırasıyla, kötücül yazılım taşıyan iletiler, kurumsal teklifler, arkadaşlık ağları ve cinsel içerikli e-postalar takip ediyor.
Gözlenen kişisel bilgisayar tabanlı kötücül yazılımların %96’sının Windows platformunu hedef aldığı, mobil tabanlı kötücül yazılımların ise %97’sinin Android platformunu hedeflediği bilgisi de raporda yer alıyor. Tehditlerin ürettiği alarmların da bir önceki yıla göre %10 oranında bir artış gösterdiği vurgulanıyor.
Hazırlanan rapor, 2014 yılında casusluk ve fidye amaçlı kullanılan kötücül yazılımların zirve yaptığını ortaya koydu. E-posta ve web üzerinden yayılan fidye amaçlı kötücül yazılımlar kullanıcıların dosyalarını şifreleme, hesaplarını ele geçirme gibi işlemler için kullanılabiliyor. Bu yazılımları kontrol eden kişiler daha sonra şifreleri kaldırmak için para talebinde bulunuyor. ABD başta olmak üzere tüm dünyada etkili olan Crypto Locker, 2014 yılında fidye amaçlı kullanılan kötücül yazılımların en önemli örneği oldu.
2014’te adını en çok duyuran casus yazılımlar ise Caredo ve Reign’di. Özellikle Caredo, başta Fas olmak üzere Kuzey Afrika ülkelerinde diplomatik ve hükümete ait merkezleri hedef alarak önemli zararlar verdi. Bunun yanı sıra Belgacom’un hack’lenmesi, Doğu Avrupa ülkelerinde etkili olan ve Rusya’nın arkasında olduğu iddia edilen APT28 ve Çin destekli olduğu belirtilen Operation SMN gibi espiyonaj kampanyaları, kötücül yazılımların kullanıldığı öne çıkan olaylar arasında yer aldı. 2014 yılında yaşanan bu olaylarla birlikte siber casusluğun artık normalleştiği yorumunun yapıldığı raporda, ABD ve İngiltere gibi ülkelerin artık bu duruma karşı güçlerini birleştirme kararı aldığından da bahsedildi.
Rapora göre 2014 yılı tarihin en büyük DDoS saldırısına sahne oldu. Kasım ayında düzenlenen 500 Gbps büyüklüğündeki saldırı kayıtlara en büyük DDoS saldırısı olarak geçti. DDoS saldırılarının yanında son kullanıcıların kişisel verilerini sızdırmaya yönelik çok sayıda saldırı da 2014 yılının gündemine oturdu. Milyonlarca kullanıcısı olan servislerin ele geçirilmesi sonucunda kişisel dosyalar ve hesaplara ait bilgiler ele geçirildi. Yapılan bazı saldırıların arkasında ülkelerin olduğu iddiaları ise uluslararası krizlere yol açtı. Kara, deniz ve havadan sonra siber dünyayı da bir savaş alanı olacağını geçmişte belirtmiş olan ABD, Son saldırısı ile bu anlamda en belirgin örneklerden birine maruz kaldı.
Geçtiğimiz yıl sorun yaşanan alanlar arasında açık kaynaklı yazılımlar da yer aldı. Özellikle OpenSSL platformunda ortaya çıkan Heartbleed adlı açık SSL sunucularından kişisel verilerin sızdırılmasına yol açtı.
2015 yılında siber suçluların kötücül yazılımlar için yapım kitleri ve kılavuzları çıkarmaya başladığı ve artık temel bazı bilgilere sahip olan birçok kişinin rahatlıkla spesifik amaçlara yönelik saldırılar yapabileceği belirtildi.
Kişisel bilgisayar kullanımının yerini artık mobil cihazlara bıraktığı bu dönemde şimdiye kadar sadece mobil cihazları hedef alan büyük saldırılar olmadığına dikkat çekilen raporda mobilde de şantaj amaçlı kullanılan yazılımların daha sık karşımıza çıkacağı belirtiliyor. Son dönemde popüler olan “Nesnelerin İnternet’i” (IoT) konseptinin de güvenlik sorunlarını beraberinde getirdiği, akıllı televizyon, otomobil, saat, bileklik gibi cihazlara yönelik saldırıların da olabileceği söyleniyor.
Keşfedilen açıklar nedeniyle büyük zararlar yaşatan açık kaynak kodlu yazılımlara güvenin sarsıldığının belirtildiği raporda sık kullanılan bu tip yazılım ve protokollere saldırıların devam edeceği öngörülüyor.
2015’te DDoS saldırılarının çok daha kompleks hale geleceği, birçok kurumun mevcut koruma sistemlerinin ve ISP tabanlı koruma önlemlerinin, gittikçe akıllanan DDoS saldırılarına karşı koyacak güçte olmadığı belirtiliyor.