WD Kurumsal Sürdürülebilirlik Kıdemli Direktörü ve Baş Hukuk Müşavir Yardımcısı Joshua Parker tarafından BT Günlüğü yayınımıza özel olarak hazırlanan “Sürdürülebilirlik ve Metaverse: Teknolojide sıradaki radikal değişime hazırlanmak için üzerine düşünülmesi gereken 5 faktör” adlı makalemizi aşağıda bulabilirsiniz. İyi okumalar.
İklimle ilgili kaygılar sürdürülebilirliği, iş stratejileri planlamasında ön sıralara yerleştiriyor. Kurumlar sadece işlerin nasıl yürütüleceğini değil, aynı zamanda bunu iklimimiz üzerinde en az etkiyi yaratacak şekilde nasıl yapacaklarını da düşünmek zorunda kalıyor. Sürdürülebilir iş modelleri hayatımıza yeni yeni girmiyor olsa da inovasyonun hızına yetişmek ve yeni çalışma yöntemlerine uyum sağlamak için evrim geçiriyor.
Fiziksel çalışma hayatının, gündelik hayatın ve oyunun çevrimiçi olarak metaverse’e dönüştürülmesi ihtimali heyecan verici olabilir ancak bu sürecin kaçınılmaz olarak veri depolama kapsamında önemli bir talep yaratacağı görülüyor. İşletmeler Web 3.0’a hazırlanırken bir yandan gelişen teknolojilerin birleştiği dünyada operasyonel süreçlerin nasıl yürütüleceğini düşünüyor. Bu süreç iyi yürütülmediğinde, veri depolama ihtiyacından doğan devasa çevrimiçi ayak izi yüzünden işletmeler, daha fazla ürünle ve daha fazla israfla karşılaşabilir.
İşte sorun tam da burada yatıyor: Birleşmiş Milletler’in tahminine göre, ABD’deki elektronik atıkların yalnızca dörtte birinden azı geri dönüştürülüyor. Geri kalanı ise çöplüklere atılarak çevre için ciddi bir risk oluşturuyor. Kurumlar faaliyetlerini Metaverse’te nasıl yürüteceklerini buldukça, veri taleplerindeki artış elektronik atık sorununu artırma potansiyelini beraberinde getiriyor.
Buna ek olarak, Metaverse’ün gerçek dünya ile daha da entegre hale gelmesi, kurumsal işletmelerin sürdürülebilirliğe öncelik verirken, dijitalleşmenin bir sonraki aşamasına ve buna bağlı depolama taleplerine hazırlanma zorluğu ile karşı karşıya bırakıyor.
İşletmeler çevresel atık sorununun büyümesinde pay sahibi olmadan Metaverse dünyasına nasıl hazırlanabilir? Aşağıda sıralanan 5 adım, gelişmiş elektronik cihaz üretiminin sürdürülebilirliğini bir veri depolama sağlayıcısının bakış açısından inceleme fırsatı sunuyor.
Teknolojinin Bir Sonraki Radikal Değişimine Hazırlanmak için 5 Sürdürülebilirlik Dersi:
1’inci Adım: İklim Hedeflerinizi Belirleyin
Sürdürülebilirlik hedefinde ilerleyen ve güven ve şeffaflığa dayalı bir kültür oluşturmak hiç bu kadar önemli olmamıştı. Hızlı büyümenin gerekliliği temelinde düşünüldüğü zaman, Metaverse’ü geliştirmek için büyük miktarda veri depolamak sürdürülebilirlik hedeflerini baltalayabiliyor.
Yenilenemeyen enerjinin yüksek tüketimi, atık üretimi ve CO2 emisyonları, sürdürülebilir bir artırılmış veya sanal gerçekliğin önündeki gerçek engeller. Bunun bir sonucu olarak da kurumlar, yürüttükleri faaliyetlerde sorumluluğun kendilerinde olmalarını sağlayacak ve sorumlu bir şekilde faaliyet gösterdiklerini garanti altına alacak olan sürdürülebilir girişim ve anlaşmalardan taraf olmayı taahhüt etmeliler.
Kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Karbon Saydamlık Projesi (CDP), Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi, Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI) ve Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) arasında gerçekleştirilen anlaşma Bilim Temelli Hedefler Girişimi (SBTi) buna bir örnek olarak gösterilebilir. Bu girişimin katılımcıları, en güncel olan iklim bilimini takip ederek iklim değişikliği ile mücadele etmeyi taahhüt ediyor. Emisyon ayak izlerini azaltmayı hedefleyen işletmeler için SBTi tarafından onaylanan azaltım hedefleri örnek oluyor.
2’nci Adım: Tesis Şartlarınızı Gözden Geçirin
Metaverse’e katılmanın büyük hacimlerde veri üretmek anlama gelmesi verilerin nerede depolanacağı gibi kritik bir soruyu gündeme getiriyor. Yüksek veri hacimlerinin enerji tüketen veri merkezleri oluşturmasını engellemek için daha fazla yerel veri merkezi verilerini buluta taşıyarak fiziksel veri merkezlerinin miktarı en aza indirilebilir.
Öte yandan büyük bulut hizmeti sağlayıcıları sürdürülebilir enerji kaynaklarına büyük yatırımlar yapıyor. Örneğin, Google 2030 yılına kadar veri merkezlerini tamamen karbonsuz enerji ile çalıştırmayı hedeflerken, Microsoft da 2025 yılına kadar bunu gerçekleştirmeyi taahhüt ediyor.
Bulut hizmetleri de dahil olmak üzere BT ile ilgili hizmetlerin, 2020 yılına kadar küresel emisyonların yaklaşık yüzde 3,5’ini oluşturacağı tahmin ediliyor. Tüm bunlar, işletmeler arasında üretim uygulamalarının sürdürülebilirliği konusunda yüksek farkındalığa yol açıyor.
Buna ek olarak, son birkaç yılda güneş enerjisi ulaşılamaz bir teknoloji olmaktan çıkıp işletmeler için uygun maliyetli bir çözüm haline geldi. Güneş enerjisi tesislerine yatırım yaparak, işletmeler, yenilenebilir bir enerji kaynağı kullanarak kendi enerjilerini yerinde üretebilir, şebekeden daha az generji çekebilir ve karbon ayak izlerini azaltabilir.
Apple ve Amazon gibi kuruluşlar, daha sürdürülebilir olma çabaları sonucu birden fazla tesisini güneş enerjisi ile güçlendirdi ve diğer yenilenebilir enerji tedarikleriyler de birleştiğinde bu lokasyonlar artık %100 yenilenebilir enerji ile çalışır hale geldi.
3’üncü Adım: Ürünleri ve Nasıl Üretildiklerini İnceleyin:
Birçok işletme üretim, kullanım ve atık süreçlerinden oluşan bir sistemin neden olduğu genel çevresel etkiyi görebilmek için ürün yaşam döngüsü değerlendirmeleri geliştiriyor. Buradaki amaç bir ürünün zaman çizelgesini (üretim, dağıtım, kullanım ve kullanım ömrü sonu aşamaları) takip etmek ve tam hesap verebilirlik ve şeffaflığı sağlayabilmek. Bir ürünün yaşam döngüsünün her parçası – malzemelerin doğadan çıkarılması, ürünün üretimi, kullanım aşaması ve artık kullanılmadığında ürüne ne olacağı – çevre üzerinde benzersiz şekillerde etki yaratabilliyor.
Yavaş yavaş depolama endüstrisi, geleneksel yerel disk depolamadan bulut veri depolamayı da içine alacak şekilde gelişim gösterdi. Daha fazla işletme buluta geçtikçe, veri merkezi endüstrisi iklim konusunda daha bilinçli olma fırsatına sahip oluyor. Bulut bilişim, gigabayt başına daha düşük maliyet ve daha yüksek veri yedekliliği gerektiriyor ki bu nedenle de bulutun genişletilmesi için elde çok iyi teknik nedenler var.
İşletmeler hem inovasyonu hem de hesap verebilirliği ilerletip geliştirmek için çalışırken, ürün seviyesindeki yaşam döngüsü etki değerlendirmeleri, sürdürülebilirliği bulutun teknolojik avantajlarıyla etkin bir şekilde dengelemek için oluşturulacak stratejilere bilgi sağlayabilir.
4’üncü Adım: Döngüsel Bir Ekonomi Yaratın
Ne yazık ki, büyük miktarlarda elektronik atık, çöp depolama alanlarında birikiyor hem toprağı hem de yeraltı sularını kirleterek, gıda tedarik sistemlerini ve su kaynaklarını riske atıyor. Ürünlerin uygun şekilde imha edilmesi sorunu, geri dönüşüm programlarının uygulanması yoluyla veya tüketicilere eski ürünlerini geri dönüştürme seçeneğini sunmak yoluyla çözülebilir.
Şirketler, kullanıcıların eski veri depolama cihazlarını geri dönüştürmelerine yardımcı olmak için ürün geri alma programlarını benimseyerek, tehlikeli maddelerin taşınmasıyla ilgili riski azaltabilir ve daha güçlü müşteri ilişkilieri geliştirebilir. Örneğin, belirli şirketler, müşterilerin eski ürünleri şirkete ücretsiz olarak geri göndermelerine veya yerel nakliye mağazalarına bırakmalarına olanak tanıyan geri dönüşüm programlarına sahip. Bu da, tonlarca atığı çöp depolama alanlarından uzaklaştıran başarılı programlarla kolay ve çevre dostu bir yok etme yöntemine olanak tanıyor.
5’inci Adım: Tedarikçi Ağınızı Eğiterek Sorumluluk Üstlenmesini Sağlayın
Yıllık sürdürülebilirlik raporları ayrıca şirketinizin sürdürülebilirlik gelişimi hakkında şeffaf olma fırsatı sunar ve bu da hesap verebilirliği artırır. Modern tedarik zincirleri karmaşık ve önemli olabilir ve yalnızca dahili operasyonlara odaklanan bir sürdürülebilirlik stratejisi, yukarı yönlü çok önemli etkileri gözden kaçırabilir.
Bu nedenle, tedarikçilerin sürdürülebilirlik konularına katılımı, etkili bir sürdürülebilirlik programı için hayati önem taşır. Sürdürülebilir iş uygulamaları hakkında eğitim veren E-öğrenme programları sunmak ve ortak sürdürülebilirlik girişimlerine katılmak, ilişkileri güçlendirebilir ve aynı zamanda sürdürülebilirlik gelişimini hızlandırabilir.
Geleceğe Bakmak
Veri depolama, elektronik atık ve emisyonlar arasındaki bağlantılar, regülatörler dikkatlerini giderek artan bir şekilde kurumsal çevresel ayak izlerine çevirdikçe piyasayı etkilemeye devam edecek. Kurumsal dünya, şirketlerin, iş yapış biçimleri konusunda dikkatli olmaları ya da karşıdan esecek uzun vadeli rüzgarları göze almaları gereken bir dönüm noktasında.
Dolayısıyla işletmeler daha fazla veri ve daha fazla depolama talep eden, dolayısıyla da daha fazla atık üreten bir dünyada nasıl iş yapacaklarını düşünürken, bir sonraki büyük teknoloji devriminde sürdürülebilirliği sürekli olarak bir öncelik haline getirmeliyiz. Çünkü Metaverse sanal olabilir ancak kolektif ayak izimizi azaltmanın yollarını bulamazsak bunun çevresel etkileri fazlasıyla gerçek olabilir.
İlgili Haberler