Bir sonraki bulut yenilik dalgası olan sanal çalışma alanı hayatımıza tamamen girmek üzere. Bu terim, profesyonellerin iş için gerekli olan tüm uygulamaları, veriyi ve hizmetleri bulut üzerinde sunulan, işletilen ve yönetilen bir şekilde kullanmasına imkan veren dijital bir kurulum anlamına geliyor.
Trenler, uçaklar ve otomobiller sürekli bir ivme çağında yaşadığımızın en belirgin işaretleri; çağımızın sloganı ise hep daha da hızlı olmak. Söz konusu olan 21. yüzyılda kazanılan ivmeye ise etkisi en fazla olan alan Bilişim Teknolojileri. İlk büyük boy bilgisayarların piyasaya çıkmasından bu yana, daha önce duyulmamış hızlarda hesaplamalar yapılıyor.
Citrix Türkiye Ülke Müdürü Altan Cengiztekin’e göre; IT alanı bugün ise bir kez daha vites değiştiriyor.
Moore yasasını izleyen bilgisayarlar büyük boydan küçük boya, bulut servislere ve mobil cihazlara geçişte gittikçe daha çok hızlandı. Fiber kablolar sayesinde verimiz küresel olarak bir yerden bir yere neredeyse ışık hızında ulaşırken dünya üzerindeki son kullanıcıları, işletmeleri ve bulut veri merkezlerini birbirine bağlıyor. Bizler bilinçli olarak ya da olmayarak bulut teknolojisine çok fazla bağlanmış durumdayız; bugünlerde bizim için “arama” kelimesi “Google’ın bulut temelli arama motoruna bir terim girmek” anlamına geliyor. Eski moda kağıt haritaların yerini ise aynı derecede bulut temelli harita servisleri çoktan aldı bile.
Altan Cengiztekin’e ve Citrix’e göre; bir sonraki bulut yenilik dalgası ise sanal çalışma alanı yani digital workspace.
Sanal çalışma alanı, profesyonellerin iş için gerekli olan tüm uygulamaları, veriyi ve hizmetleri bulut bir ortamda sunulan, işletilen ve yönetilen bir yöntemle kullanmasına imkan veren dijital bir kurulum. Sanal çalışma alanına kişisel bilgisayar, dizüstü bilgisayar, akıllı telefon, tablet ve hatta mini Raspberry Pi bilgisayar gibi her türlü modern son kullanıcı cihazından erişilebiliyor. Bu kurulumun kalbi kurumsal bir veri merkezinde işletilen özel bir bulut, AWS veya Azure gibi halka açık bir bulut hizmeti ya da ikisinin bir karışımı olabiliyor. Veri, şirket politikasının ve yerel yönetmeliklerin uyardığı şekilde şirketlerin sahip olduğu sunucularda veya halka açık bulut temelli dosya paylaşımlarında depolanıyor.
Bu yaklaşım, bizim yaşama ve çalışma yöntemimizde bir devrim etkisi yaratıyor. İlk olarak dijital destekli her işi mekandan tamamen bağımsız hale getiriyor; kullanıcıların kendi bulut temelli arayüzlerine ofisten, toplantı salonundan, ev-ofisten, otel lobisinden, hava alanı salonundan veya arabayla yanından geçerken iç çekerek baktıkları o küçük ve güzel espresso bardan giriş yapmış olmaları fark etmiyor.
Sanal çalışma alanları işi ofis ve ev arasında paylaştırmak, yola trafiğin sıkışık olduğu saatler dışında çıkmak ve zaman dilimleri arasında köprü kurmak için yeni fırsatlar yaratarak bir anlamda çalışmayı zamandan bağımsız hale getiriyor; iş seyahatinde olanlar, zaman dilimi de kendisi kadar egzotik olan yerlere seyahat ettikleri sırada sanal çalışma alanlarına evlerindeymiş gibi erişebiliyor.
Sanal çalışma alanları eş zamanlı olarak işi cihazdan da bağımsız hale getiriyor; örneğin bir satış müdürü bir sunumu kişisel bilgisayarında projelendirmeye başlayabiliyor, uçuş sırasında tablet bilgisayarında gözden geçirebiliyor, müşterinin iş yerinde dizüstü bilgisayarını kullanarak sunabiliyor ve akıllı telefonunu kullanarak arşivleme amacıyla birkaç final notu ekleyebiliyor. Bunların tamamını yaparken aynı dosyada çalışıyor ve bu dosya, şirketin kurumsal bulutunda güvenle saklanıp yedekleniyor.
En önemlisi de sanal çalışma alanının bir kişinin kişisel “çalışma tarzının” esnekliğini önemli ölçüde artırması. Bu yalnızca bir annenin evden çalışırken çocuk bakımına ve mümkün mertebe çevrim içi olarak biraz çalışmaya eşit derecede vakit ayırmasını sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda bir doktorun hastaları ziyaret ederken tabletini kullanarak son derece güvenli hasta verisine kolayca erişmesine ve bir tren kondüktörünün bağlantılı seferler ve gecikmeli varışlar hakkında tüm güncel bilgiye erişmesine imkan veren el cihazını kullanarak bilet kesmesine olanak sağlıyor.
Bulut yeniliklerinin ivme oranı göz önüne alındığında, sanal çalışma alanlarının yalnızca birkaç yıl içinde bugünkü fiziksel ofisin olağanlığına erişmesi ihtimali çok yüksek. Bu fiziksel ofislerin çoğunun yerini ortak çalışma masaları, esnek kişisel çalışma alanları ve iki ya da daha fazla çalışan bir araya gelmek istediğinde rezerve edilerek kullanılabilecek toplantı alanları alacak. Bulut temelli ofis IoT (Nesnelerin İnterneti) uygulamaları, şirket içindeki konumunuzu her zaman bilecek ve sizi en yakın toplantı salonuna gerçek zamanlı olarak yönlendirecek.