Hogwarts Legacy inceleme yazısıyla karşınızdayız. Başta söylemekte yarar var ki Hogwarts Legacy, şimdiye dek hazırlanmış en iyi Harry Potter oyunu. Devasa bir dünya ve onlarca saatlik heyecanlı maceralar sunuyor.
Lise ilk sınıftaydım. Edebiyat öğretmenimiz, ödev olarak birer roman okumamızı ve özetini çıkararak tahtada anlatmamızı istemişti…
O sıralar ilk Harry Potter filmi Philosopher’s Stone (Felsefe Taşı) ve Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin ilk filmi The Fellowship of the Ring (Yüzük Kardeşliği), fazlasıyla popülerdi. Kitapları da öyle…
Aileme ödevden söz etmiştim. Babam, bir akşam yanında iki kitapla gelmişti. Yani ilk Harry Potter kitabı ve ilk Yüzüklerin Efendisi kitabıyla. İkisine de biraz bakınca, Harry Potter daha eğlenceli gelmişti gözüme.
Sınıfta, numara sırasına göre benden önde olan bir arkadaşım, Felsefe Taşı’nın özetini çoktan anlatmıştı bile. Bana da Yüzük Kardeşliği kalmıştı…
Açıkçası pek zevk alamamıştım, ama yine de birkaç bölümünü okuyup, o bölümlerin özetini anlatmıştım.
İlk HP kitabı Felsefe Taşı ise, resmen gecelerimi renklendirmişti.
İşte HP markasıyla ilk tanışmamın kısa özeti böyle.
Sonra hem filmler hem de oyunlar geldi…
Şimdiye kadar hazırlanan tüm HP filmlerini izlediğimi söylememe gerek yoktur sanırım.
Askere gitmeme az bir süre kala, Harry Potter and the Deathly Hallows: Part 1’i (Ölüm Yadigârları) sinemada izlemiş ve ikinci bölüm için bekleyemeyecek derecede meraklanmıştım. Hemen tüm detayları öğrenebilmek için kitabı almış ve 3 günde bitirmiştim. Bin sayfadan uzun olup da bu kadar kısa sürede bitirdiğim ilk ve tek kitaptır. Kaldırımda yürürken bile okuduğumu hatırlıyorum.
Oyunlar başlığına geldiğimizde ise, şimdiye dek PC için hazırlanan oyunların tamamını oynadım, büyük kısmını da bitirdim. Beni en çok heyecanlandıran ise, haliyle Hogwarts Legacy oldu! “Peki beklediğine değdi mi?” derseniz, “Evet!” cevabını verebilirim.
Hogwarts Legacy inceleme: Yıllardır beklenen Harry Potter oyunu!
Sinemada büyük başarılar elde etmesine rağmen video oyun dünyasında hâlâ hak ettiği kaliteyi yakalayamamış pek çok marka var. İlk etapta Terminator serisini (Özellikle de ilk 2 filmin hikâyesini) örnek gösterebilirim. Yakın zamana kadar HP serisi de bu markalar arasında yer alıyordu. Hogwarts Legacy, serinin geleceği için önemli bir adım attı diyebiliriz!
Daha evvel hiçbir HP oyununu bu denli merak etmemiştim. Tabii burada pek çok faktörden söz edilebilir:
Öncelikle bu oyun, kitaplar ve filmlerden detaylar barındırsa da yeni bir hikâye ve daha evvel keşfedilmemiş detaylar sunuyor. Sonrasında, daha evvel görmediğimiz kadar detaylı bir Hogwarts ve devasa bir haritadan söz edebiliriz. İşin içine RPG detaylarını da eklediğimizde, heyecanlanmamak zor!
Hogwarts Legacy inceleme: Antik büyünün peşinde…
Hogwarts Legacy, yeni bir hikâye sunuyor. Sıfırdan bir karakter hazırlamanız ve bu sayede büyülü dünyada kendi serüveninizi yaşamanız için kapıları aralıyor. Serüven boyunca, bazı sahneler size kitapları ya da filmleri hatırlatabilir, bazı sahnelerde de sanki Harry Potter’ın yerinde siz varmışsınız gibi hissedebilirsiniz. Tabii oyunun geçtiği zaman aralığında Harry de dahil popüler karakterlerin hiçbiri yok. Bunu da not olarak düşelim.
Spoiler vermeden hikâyeden biraz bahsetmek gerekirse, 1800’lü yıllardayız. Büyü konusunda yetenekli, özel bir genci kontrol ediyoruz. Antik büyüler üzerine de yetenekli bir genç bu. Bizden büyük beklentileri olan profesörler var. Zira çözülmesi gereken bazı sırlar var. Hogwarts’tan gelen davet mektubu kimi mutlu etmez ki! Hemen yola çıkıyoruz ve öğreniyoruz ki bazı kötü niyetli büyücülerin de gözü üzerimizde ve… Bundan sonrasını yazmaya gerek yok.
Gryffindor, Ravenclaw, Hufflepuff ya da Slytherin… Bir tanesini seçerek devam etmelisiniz. Devamını oynayıp görmeniz daha iyi olacaktır.
Oyunun açılış sekansı ve final periyodu, adeta bir film gibi. Geriye kalan kısımlar ise, çoğunlukla sizin özgürlük alanınız olarak belirlenmiş. Hikâye, “Acaba sonrasında neler olacak?” diye zaman zaman sizi meraka sevk edebiliyor, ama yine de çok güçlü değil. Zaten dersler, yan görevler ve etrafta gezintiler derken çoğu kez ana hikâyeden kopabiliyorsunuz.
Toplamda 40 saatlik deneyim sonucunda oyunu bitirebildim. Bu sürecin büyük bir kısmını, ana görevleri tamamlamakla geçirdim. Sanıyorum 5-6 saatlik dilimi yan görevler ve etrafı olabildiğince keşfetmek için harcadım.
“Peki 40 saatlik deneyim sonrasında, her şey tamamlandı mı?” derseniz, “Hayır, tabii ki tamamlanmadı.” diyebilirim. Hâlâ keşfedilmemiş bölgeler ve tamamlanmamış yan görevler var. Özellikle kara büyü odaklı yan görevler dikkatinizi çekecektir diye düşünüyorum.
Şu an 56. saati geride bıraktım bile! “Neden oyunu kapattın?” derseniz, gaming laptop’um kesintisiz son 8 saatlik oyun deneyimi sonucunda biraz yoruldu(!), bu yüzden ara vermek zorunda kaldım.
Peki oyunda neler yapıyoruz?
Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’nu başlı başına gezmek, her bir detaya göz atmak bile saatlerinizi alabilir. Hareketli resimler, kavga ederek etrafta gezinen hayaletler, bulunmayı bekleyen sırlar, komik detaylar ve kediler! Evet, kedileri sevebiliyoruz! Ne var ki kediler için sadece bir tane ses kaydedilmiş ve o da sorunlu. Hâlâ düzeltme yaması bekliyorum.
Açık dünya olarak tasarlanan oyun, hiçbir şey yapmasanız bile doğa yürüyüşleriyle dahi huzur bulabileceğiniz yapıda. Tabii dikkatli gözlere sahipseniz gizli mağaraları ve dahasını da keşfedebilirsiniz. Örneğin mini sandıklar, size fazlasıyla altın kazandırabilir. İksirleriniz için bitki toplamayı da ihmal etmeyin. Hem de bedava!
“Peki bu büyük haritada hızlı seyahat özelliği var mı?” derseniz, tabii ki var! Yeşil alevlere dikkat edin. Dilimize Uçuç Tozu olarak çevrilen toz, bir noktadan diğerine hızlıca hareket edebilmeniz için imkânlar sunuyor. Ayrıca, oyunda ilerledikçe hem süpürge ile uçabilecek hem de özel bineklere sahip olacaksınız.
Oyun, klasik bir RPG işleyişine sahip: “Birileriyle konuş, görev al, görevi tamamla ve sonucunda hem puan hem de işe yarar ekipmanlar kazan. İşe yarar ekipmanları kullan, işe yaramayanları satarak para kazan. Seviye atla ve daha güçlü düşmanlarla yüzleş. Görevlere ara vermek istediğinde etrafı gez, yeni yerler gör ve istersen yan görevlerle deneyimlerini daha da geliştir…”
Açıkçası dersler genellikle basit ve sıkıcı. Bu sekanslar daha kısa ve keyifli hazırlanabilirmiş. Öte yandan, bazı diyaloglar da fazla uzun ve zaman zaman sıkıyor.
Derslerde temel büyüler ve iksirlerin nasıl yapılacağı konularında bilgi sahibi oluyorsunuz. Sonrasında da öğrendiğiniz iksir ve büyüleri, aldığınız görevlerde, düşmanlarınıza karşı kullanıyorsunuz.
Eğlenceli kısımlar ise, doğada keşfe çıktığınız ve düşmanlarınızla büyü savaşlarına tutuştuğunuz anlar. Bu esnada hem bir yandan görsellik dikkatinizi çekiyor hem de mouse’unuzun bir asaya dönüştüğünü hissediyorsunuz.
Bir şeyleri uçurabilir, yakalabilir ya da fırlatabilirsiniz. Kısa süreliğine görünmez olabilir, süpürgeyle uçabilir, büyülü yaratıkları avlamak için harekete geçebilir, kırılıp dökülen objeleri tamir edebilirsiniz…
Kullanım mekanizması ilk başta biraz zorlayıcı olabilir, ama zamanla alışıyorsunuz ve büyülerinizi istediğiniz sıraya dizerek kullanabiliyorsunuz. Yine de, daha kullanışlı ve düellolarda daha hızlı hareket etmemizi sağlayacak slot güncellemesi yapılsa fena olmaz.
Dövüşler fazlasıyla heyecan verici
Oyun, 40 level’a kadar gelişim göstermenize imkân sunuyor. 20 level’dan sonra, aynı anda birden fazla güçlü düşmanla rahatlıkla kapışabiliyorsunuz. Bu sekanslarda, etraftaki varil, çuval ve kaya gibi objeleri de silah olarak kullanma şansınız var.
Bir yandan goblinlerle mücadele ederken bir yandan da karanlık büyücüler etrafınızı sarabilir. Büyülü koruma kalkanlarını kırmaya çalışırken (Kalkan ve büyü renklerine dikkat edin) bir de bakmışsınız ki devasa troller üzerinize doğru geliyor. İşte burada hızlı hareket edebilme ve doğru büyü seçimi çok önemli. Sisteme alıştıkça dövüşlerden daha fazla zevk almaya ve dövüşleri daha kısa sürelerde tamamlamaya başlayacaksınız diye düşünüyorum.
Örneğin, örümcekler ve yaşayan ölüler için ateşli saldırıları tercih etmelisiniz. Goblinlerin baltalarını ele geçirip onlara karşı silah olarak kullanma imkânınız bulunuyor. Karanlık büyücüleri önce büyüyle kendinize doğru çekebilir ve sonrasında da şiddetli darbelerle uzaklara fırlatabilirsiniz. Evet, kısa süreliğine rakiplerinizi birer buza da çevirebilirsiniz. Hepsi için dersleri takip etmeyi ihmal etmeyin. Ama evet, yine de dersler sıkıcı.
Hogsmeade Köyü
Bir iksire, bitkiye ya da bir konu hakkında bilgiye mi ihtiyacınız var? Yeni bir süpürge almak istiyor ya da elbiseleriniz için farklılıklar mı talep ediyorsunuz? Öyleyse bu köye gelebilirsiniz. Pek çok dükkan ve eğlenceli karakter sizi bekliyor. Hogwarts’tan sonra en çok vakit geçireceğiniz nokta belki de burası.
Hogwarts ve Hogsmeade’in ardından, merak ettiğim bir diğer nokta da Yasak Orman idi. Biraz daha karanlık, biraz daha gizemli ve korkutucu detaylara sahip olmasını isterdim. Yapımcılar, büyük ihtimalle ufak yaştaki HP hayranlarını da düşünerek hareket ettiler sanırım.
“Peki Karagöl’de yüzebiliyor muyuz?” derseniz, evet, yüzebiliyoruz, ama maalesef derine dalarak gölün dibindeki gizemleri keşfetme şansımız yok.
İhtiyaç Odası emrinizde
İhtiyaç Odası, bilindiği gibi ihtiyacı olan kişilere görünen ve ihtiyacı olan şeyi sunan özel bir oda. Bu oyun sayesinde, bu odayı adeta özel karargâhımız gibi kullanabiliyoruz.
Tablolardan duvarın boya rengine, dekorasyon stiline kadar pek çok detayı seçebiliyoruz. Yanımızda bir ev cini de var ve o da yardımcı oluyor.
Öte yandan, bu odayı genişletebiliyor, büyü ve iksirler hazırlayabilmek için masalar kurabiliyoruz. Dokuma tezgâhımız bile var, ki burada da daha güçlü giysiler hazırlayabiliyoruz.
Bitmedi, bir de bahçemiz var, ki burada da vahşi ortamda yakaladığımız büyülü hayvanlarımızı seviyor ve besleyebiliyoruz. Onlar da karşılığında bize sevgilerini gösteriyor ve giysilerimizde kullanabilmemiz için tüylerini veriyor.
Büyülü hayvan demişken, oyunda normal hayvanlar da var; kedi, koyun, inek, geyik ve baykuş gibi hayvanları görebiliyoruz. Bunlar arasından sadece kedileri sevebiliyoruz. Açıkçası ben bir koyun ve inek de yakalamak ve kendi bahçemde beslemek isterdim. Hem niye hiç köpek yok yahu? Yoksa var da ben mi göremedim?
Quidditch yok belki, ama süpürge yarışları var!
Oyun çıkmadan evvel merak edilen konulardan bir tanesi, Quidditch maçlarına yer verilip verilmeyeceğiydi. Maalesef bu heyecanlı maçlara yer verilmiyor. Yine de, oyunda gördüklerim ve duyduklarım itibarıyla Quidditch altyapısının hazır olduğunu düşünüyorum. Belki de tamamen Quidditch odaklı bir DLC paketi gelir, neden olmasın!
Bir yandan DLC beklerken, bir yandan da süpürge yarışlarıyla hareket kabiliyetlerinizi test edebilirsiniz. Bu konuda rekabetçi oyuncular var ve sizi alt etmek için fırsat kolluyorlar. Oyun boyunca pek çok farklı yarışa katılabiliyor ve süpürgenizi de geliştirebiliyorsunuz.
Güzel görseller, ama can sıkan performans sorunları…
Hogwarts Legacy, Unreal Engine 4 oyun motoru kullanılarak inşa edilmiş bir yapım. Özellikle Hogwarts şatosu, çok detaylı tasarlanmış. Doğa manzaraları, genellikle huzur veren detaylara sahip ve bir bütün olarak bakıldığında, oyunun iyi bir görselliğinin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Karakter tasarımlarına geldiğimizde, ana karakterler genel olarak iyi tasarlanmış. Yine de karakter mimikleri donuk, duyguları yansıtabilir seviyede değil. Diğer NPC’lerde detay seviyesi biraz daha düşüyor. Yine de çok da sorun olacağını düşünmüyorum. Asıl sorun ise, PC optimizasyon tarafında gösteriyor kendini.
Oyun, özellikle Hogwarts ve Hogsmeade’de gezdiğiniz esnalarda, ciddi performans düşüşleri yaşıyor. Hem bina ve tasarım detaylarının fazla olması hem de NPC karakterlerin fazlalığı sebebiyle sisteme aşırı yük biniyor olabilir. Zira ormanlık alanlarda, dağlarda gezintiye çıktığınızda performans düşüşleriyle daha nadir karşılaşıyorsunuz. Dolayısıyla bu sorunun çözümü için hâlâ bir performans yaması beklediğimi söylemeliyim.
Ses ve müzikler ise, genellikle başarılı. Diyaloglarda İngiliz aksanını rahatlıkla duyabilirsiniz. Hazırlanan müziklere ek olarak, film serisinde duyduğumuz ünlü melodileri de tekrardan duymak sevindirici.
Biraz da yapay zekâ konuşalım
Bu tip büyük haritalı oyunlarda, hem yapay zekâ hem de harita yapısı zaman zaman ciddi önem taşır. Bazen yapay zekâ sisteminin hatası, bazen de haritadaki detaylar sayesinde düşmanınız zor durumda kalabilir ve bu, size avantaj sağlayabilir. Evet, Hogwarts Legacy’de de bu var.
Örneğin, uçurum kenarında bir troll ile savaşırken onun aşağıya düşmesini sağlayabilirsiniz. Tamam, troller zaten bu evrenin en zeki yaratıkları değil, ama bazen büyük bir kayaya, bazen ufak bir kapıya takılarak dakikalarca öyle kalabiliyorlar. Eh, siz de bu durumdan faydalanarak kolay galibiyetler elde edebiliyorsunuz. Benzer durumlar, goblinler ve kara büyücüler için de geçerli. Ve maalesef sizin için de geçerli.
Yapay zekâ tarafında en can sıkan taraf ise, etrafta gezinen, sizle alakası olmayan NPC karakterlerin gerçekten de “hiçbir şey yokmuş gibi” davranıyor olmaları. NPC’lerin büyük kısmıyla zaten etkileşime geçemiyorsunuz bile. Bir anda düşmanlarınızla savaşa başlayabiliyorsunuz ve o da ne! Hemen yanınızda NPC’ler hiçbir şey yokmuş gibi tarla sürüyor, birbirleriyle sohbet ediyor. Açıkçası fazla saçma görüntüler çıkıyor ortaya.
Hogwarts Legacy inceleme: Son sözlere gelecek olursak…
Oyun, şimdiye dek hazırlanmış en detaylı ve ilgi çekici Harry Potter oyunu. Size onlarca saatlik oyun süresi sunuyor, ki bu süreçte pek çok gizemi çözüyor ve heyecanlı maceranın başrolünde yer alıyorsunuz. Yine de, hikâyesinin biraz zayıf kaldığını düşünüyorum. Süreçte hikâyeden kopuşlar da yaşanabiliyor.
Hogwarts şatosu ve çevresi, oldukça detaylı tasarlanmış. Gece ve gündüz döngüsünün de bulunduğu açık dünya sistemli harita, bir yandan pek çok tehlike sunuyor, bir yandan da huzurlu gezintilere imkân sağlıyor.
Oyunun PC tarafında an itibarıyla optimizasyon sorunlarının devam ediyor olması can sıkıyor. Öte yandan, kediler için farklı seslerden oluşan yeni bir ses paketinin yayınlanması da güzel olacaktır.
Ve evet, bir yandan da Quidditch DLC’sini bekliyoruz!
Oyunun Steam sayfasına göz atmak için buraya tıklayın.
İlgili Haberler