Çevre kirliliği dünya gündeminin en üst sıralarındaki yerini korurken, artan tehlikeye karşı BİT sektörünün rolü de artıyor.
Çevre kirliliği, iklim değişikliği ve küresel ısınmaya ilişkin gelişmeler dünya gündeminin en üst sıralarında yer alıyor. Türkiye’de konuya ilişkin çalışmalar biraz geriden yürüse de özellikle sivil toplumun baskısıyla gerek kamu, gerek özel sektörde bilinçlenme son yıllarda giderek artıyor. Uluslararası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) tahmin raporunda, iklim değişikliğinden etkilenmeyecek ülke ve bölge bulunmadığı belirtilirken, son yıllarda özellikle ani meteorolojik değişikliklere bağlı gelişen ve yerleşim birimlerini tehdit eden şiddetli yağış, hortum, çamur-moloz akması gibi afetlerde artış gözleniyor. Başta Kyoto Protokolü olmak üzere uluslararası platformda ülkeler tehlikeli gaz emisyonlarını azaltmak için bir dizi taahhütte bulunuyor. Kimileri bu taahhütlere uymak için mevzuat değişiklikleri yaparken, kimi ülkeler yalnızca iklim değişikliğiyle “sözde” mücadele ediyor. Uygulamada ne olursa olsun, son yıllarda dünyada birçok kuruluş, bilim adamlarıyla işbirliği içinde hava kirliliğinin azaltılması için çalışmalar yapıyor. Buna sivil toplumdan ve hükümetlerden de destek geliyor.
BİT sektörü toplumun CO2 emisyonlarını 2020 yılına kadar yüzde 15 kadar dengeleyebilir
Her sektör iklim değişikliği ve küresel ısınmayla mücadele için önlem almak zorunda. Peki, bu sektörler içinde Bilişim ve İletişim Teknolojilerinin (BİT) sorumlulukları ne olmalı? Günümüzde BİT, yenilikçiliği, yaratıcılığı ve rekabet edebilirliği teşvik ederek ekonomide küreselleşme hedefine hizmet ederken, tüm bilimsel ve teknolojik alanların gelişmesi için de araçlar sunuyor. Kamu sektörünün daha etkin olmasını sağlarken aynı zamanda eğitimden enerjiye kadar tüm sektörlerin modernizasyonunu gerçekleştiriyor. Sosyal dönüşümlerin gerçekleştirilmesi için araçlar sağlıyor ve yaşam kalitesini artırıyor. CO2 emisyonlarının büyük ölçüde dengelenmesi, yeni iş yapma yöntemleri ve yeni yaşam biçimlerinin yanı sıra BİT’e büyük yatırımlar yapılmasını gerektiriyor. Bu sektör, toplumun CO2 emisyonlarını 2020 yılına kadar yüzde 15 kadar dengeleyebilir. Gündemin birinci maddesinde yer almayı sürdürürken küresel ısınma ve iklim değişikliği ile ilgili araştırmalar ve önlemlerin alınması yönündeki çalışmalar da tüm hızıyla devam ediyor. Bu çalışmaların başında gelen çeşitli endüstrilerin ve sektörlerin iklim değişikliğinde ve çevre sorunlarında ne denli payları olduğu ve olumsuz katkılarının nasıl azaltılabileceğini kapsayan raporlar da araştırma kuruluşları tarafından yayımlanıyor.
Veri merkezlerindeki bilgi işlem ekipmanlarının bir yıl içindeki karbondioksit salınımı 850 milyon tonu buluyor
Bu kuruluşlardan biri olan Avrupalı İklim Grubu’nun yaptığı bir araştırmaya göre bilgi ve telekomünikasyon teknolojilerinin karbondioksit salınıma katkılarının beklenenden daha fazla ve havacılık sektörüne yakın olduğu görülüyor. İnce hesaplara dayanan bu araştırmaya göre dünya genelinde PC ve çevre donanımları, telekomünikasyon ağları ve donanımı ile veri merkezlerindeki bilgiişlem ekipmanlarının bir yıl içindeki karbondioksit salınımı 850 milyon tonu buluyor. Bu miktarın gelişen teknolojilere ve alınan önlemlerle daha az enerji kullanımına karşın 2020 yılında 1.4 milyar tona ulaşması ve bu artışta en büyük payın veri merkezlerindeki salınıma ait olacağı bekleniyor. Uzmanlara göre sera gazı salınımını durdurmanın temelde 4 yolu bulunuyor. Bunlar; yüksek salınım sağlayan ürün ve hizmetlere olan talebi azaltmak, etkinliği artırmak, böylece hem paradan hem de salınımdan tasarruf etmek, enerji salınımına neden olmayacak eylemlerde bulunmak ve enerji, ulaştırma ve ısınmada düşük karbon teknolojilerine geçmek.
BİT ’in iklim değişikliği ile mücadeledeki rolü
BİT’in iklim değişikliği ile mücadeledeki rolleri önemli bir başka tartışmanın da konusunu oluşturuyor. Bu sektörün aktörlerinin iklim değişikliği ve küresel ısınmanın kurbanları mı, kahramanları mı yoksa yaratıcıları mı olduğu uzun süredir gündemde olan bir konu. Örneğin, cep telefonu operatörlerinin ağ altyapılarının hava durumu değişimlerinden ciddi anlamda etkileniyor olmaları iklim değişikliğinin kurbanı olduklarının göstergesi olabilir. Ancak öte yandan, bu firmaların, Telekom ağlarını çalıştırmak, binaları ısıtmak ve soğutmak ve de ulaştırma amacıyla yüksek oranda enerji kullanmaları da iklim değişikliğini körüklediklerini ortaya koyuyor. Yeni nesil ağların konuşlandırılması, operatörlerin enerji kullanımı azaltabiliyor. Ancak, hizmet ve uygulamalar açısından durum daha farklı. Günümüzde web tabanlı hizmetlerin enerji kullanımı talebinde ve karbon salınımında yarattığı artış da sektörün iklim değişikliği ile mücadelede yüklenmesi gereken sorumlulukları bir kez daha gözler önüne seriyor.
Türkiye’de durum
Peki, bilişim ve iletişim teknolojilerinin çevrenin korunması, küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle mücadelede Türkiye’de durum ne? Artan enerji maliyetleri ve küresel ısınma nedeniyle gelişen çevre bilinci, enerji kaynaklarının en uygun ve tasarruflu biçimde kullanımını gerekli kılıyor. Bu da çevreci Bilişim Teknolojileri kavramını gündeme getiriyor. Türkiye’de de giderek daha sık gündeme gelen çevreci BİT’in en önemli etkisi enerjinin etkin kullanımı alanında kendisini gösteriyor. Çevreci BİT eğiliminin giderek artması, Türkiye’deki şirketlerin de ürettiği ürün ve teknolojileri de doğrudan etkiliyor. Uzmanlar bilgi ve iletişim teknolojileri konusunda Türkiye’de de farkındalık düzeyinin arttığı görüşünde. Türkiye’de tüketicilerin çevreye duyarlı markaları satın alma eğilimlerinin sorgulandığı araştırmalara göre katılımcıların yüzde 49’u “fiyat önceliklidir” yanıtını verirken, yüzde 47’sinin yanıtı ise “diğerlerinden pahalı bile olsa çevreye duyarlı ürünleri tercih ederim” şeklinde çıkıyor. Aslında bu oranlar bile çevre bilincinin geldiği noktayı ve farkındalık düzeyini gösteriyor.
Bilişim ve telekomünikasyonun önemi artıyor
İklim değişikliği ve küresel ısınmanın artık önlenemeyecek oluşu tüm dünyaca kabul gören bir gerçek. Ancak günümüzde sivil toplumun bilinçlendirme çabalarına kamu ve özel sektörün katılması ile sektörel anlamda çevrenin korunması ve iklim değişikliğiyle mücadele konusunda daha akılcı çözümler ve önlemler üretiliyor. Bu sektörler arasında bilişim ve telekomünikasyon ayrı bir önem taşıyor. Cep telefonu operatörlerinin ağ altyapılarının hava durumu değişimlerinden ciddi anlamda etkileniyor olmaları iklim değişikliğinin kurbanı olduklarının göstergesi olabilir. Ancak öte yandan, bu firmaların, Telekom ağlarını çalıştırmak, binaları ısıtmak ve soğutmak ve de ulaştırma amacıyla yüksek oranda enerji kullanmaları da iklim değişikliğini körüklediklerini ortaya koyuyor. Bu sebeple bilişim sektörü hem bir kurtarıcı hem de iklim değişikliğini körükleyici rol oynayabiliyor. Avrupa Birliği 2020 stratejisi ile 2020’ye kadar yüzde 20 yenilenebilir enerji üretimi ile yüzde 20 daha az sera gazı salınımı hedefliyor. Türkiye’de ise şimdilik bilişim ve iletişim sektöründe iklim değişikliği ile mücadele önlemlerini yasal zeminde net biçimde görmek güç.