Analitik otomasyon süreçleri, modern işletmelerin iş süreçlerini geliştirmesi, zamanı ve personeli daha verimli kullanabilmeleri için çok daha önemli bir hale geldi. Yapılacak iyileştirmeler maddi anlamda tasarruf sağlanabileceği gibi aynı zamanda başka projeler için de kaynak yaratılabileceği anlamına geliyor.
Analitik Otomasyon ile birlikte yalnızca gelişen teknoloji değil, “personel”, yani yetişmiş iş gücü de büyük önem kazanıyor. Öyle ya, yalnızca iyi bir teknolojiye sahip olmakla iş süreçlerinizi doğru yönetemezsiniz. Buradaki kilit nokta, tüm unsurların birbirleriyle uyumlu ve birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olması.
Her gün yaklaşık 2.5 kentilyon bayt veri oluşturuluyor. Günümüzde, “veri” oldukça önemli; hem günümüz hem de geleceğe yatırım yapabilmek, ihtiyaçları doğru saptayarak çözümler üretebilmek için “veri” adeta altın değerinde. Akıllı telefon uygulamalarından basit bir ankete, bilgisayarımızdaki internet tarayıcısı aracılığıyla yaptığımız internet gezintilerine kadar hemen her hareketimiz “veri” halini alıyor ve hayatımızı daha da kolaylaştırmak için bu veriler işlenerek değer buluyor.
Tabii çözüm üretirken, bir yandan da rekabeti sürdürebilmek, rakiplerden geri kalmamak gerekiyor. Hal böyle olunca, verinin erişilebilirliği ve kolay yönetilebilirliği de daha önemli hale geliyor. Bu konuda heyecan duyan bir kesim ise, tabii ki tüketiciler. Çünkü rekabetin olduğu yerde hem daha iyi ürünler hem de daha iyi fiyatlandırmalar mümkün olacaktır.
Bu sebeple de firmaların modernleşmesi ve gelişen teknolojinin de yardımıyla “dönüşüm süreçlerine dahil olmaları” büyük önem taşıyor. Tabii verinin yönetimi ve ihtiyaçlar doğrultusunda kullanılabilirliği için yetişmiş insan gücü de bir o kadar önemli.
Her ne kadar pek çok şirket, yeni nesil teknolojiler yardımıyla yapay zekâ ve makine öğrenimi gibi unsurları ön plana alsa da, günün sonunda tüm bunların yönetimi için sağlam içgüdüler ve güçlü planlama becerisine sahip “insanlara” ihtiyaç var.
Uzmanlar, başarı için her unsurun önemine dikkat çekiyor. Eğer elinizde iyi bir teknoloji varsa, bu iyidir, ama yeterli değildir. Eğer iyi bir veri işleme süreciniz var, ama tecrübeli personeliniz yoksa tam randıman almanız olanaksızdır. Güçlü bir veri akışınız var, ama planlama tarafında yetersizseniz, yine bir şeyler eksik kalacak demektir. Dolayısıyla hem teknoloji, hem akış hem de planlama tarafında en yüksek uyumun tutturulması gerekiyor.
Böylece yapbozdaki tüm parçalar yerine oturabilir ve büyük resim ortaya çıkabilir.
Geçtiğimiz sene firmaların dönüşüm süreçleri için oldukça hızlı örnekler gözlemlendi. Ayrıca verilerin ne kadar önemli olduğunu da bir kez daha gördük. Kuruluşların iyi veya kötü zamanlarda pek çok cevaba ihtiyacı vardır ve istenen cevapların hızla sunulabilmesi, artık bir elzem halini aldı denebilir.
Tabii burada personelin de yeni imkânlar doğrultusunda eğitilmesi gerekiyor. Bu kişiler her zamankinden daha fazla erişim imkânına sahip olmalı ki bu sayede sorunları daha hızlı analiz ederek çözüm üretebilsinler.
Dönüşüm için hareket şart
Yüksek değere sahip iş sonuçları elde edebilmek için yüksek veri kalitesine sahip olmak gerekiyor. Burada modern verilerin ölçeği büyük ve karmaşık olabilir. Bu sebeple de kaynaklardan en iyi şekilde yararlanabilmek için “otomasyon süreci” öne çıkıyor.
Hangi sektörde yol alınıyor olunursa olunsun, seyahat sektöründen tutun da inşaat sektörüne kadar… Farklı makine öğrenim modellerini denemek ve sonuçlarını görmek istemek, size ister istemez vakit kaybettirecektir. Eğer hızlı hareket etmek istiyorsanız, analitik otomasyona şans verebilirsiniz.
Veriye dayalı karar vermeyi sağlayan süper güç olarak nitelendirilen otomasyon, iş süreçlerini daha verimli hale getiriyor. Öyle ki bunun işletme gelirlerini ciddi düzeyde arttırabildiği de ifade ediliyor. İşletme gelirlerinin artması demek, sonraki süreçte daha fazla yatırım ve daha fazla istihdam anlamlarını da taşıyor.
Tabii şunu da hatırlatmak gerekiyor. Baştan yanlış planlanmış, bozuk bir iş sürecinin toparlanabilmesi için tek başına teknoloji yeterli değildir. Yeni sistemleri iş süreçlerinize entegre etmeden önce, mevcut sistemin dönüştürülebilir olması önemli. Personelin konu hakkında iyi eğitilmiş olması ve geçiş süreçlerine iyi entegre edilebilmesi de önemli. Sonuçta tek dokunuşla her şeyi düzeltebilecek bir sihirli değnekten söz etmiyoruz. Bu yüzden uzmanlardan yardım almanızda fayda var.
Otomasyon ve analitiğin benimsenmesi,hangi ekiplere avantajlar sağlıyor?
Örneğin, muhasebe, finans gibi mali bölümleri ele alalım. Her şirkette bu tip işlemler yapılmaktadır ve en zorlu, en önemli işlemler arasında yer alırlar. Gelir – gider dengesinin hazırlanması gibi çeşitli raporlar için her şirkette pek çok veriye ihtiyaç vardır. Bu durum uzun ve karmaşık bir sürece dönüşebilir. Bu sıkıcı detayları ortadan kaldırabilmek ve daha hızlı sonuç alabilmek ise, yeni yöntemlerle birlikte değişiyor.
Düşünsenize, günler, hatta bazen de haftalar süren bordro ve vergi hesaplama süreçleri için şirketlerde insan gücünün önemli ölçüde kullanılmasını gerektiriyordu. Oysa dijital dönüşüm sonrasında, bu tip zorlayıcı ve uzun süreli hesaplamaların daha kısa sürede, makineler aracılığıyla tamamlanması mümkün. Üstelik hata payı da daha düşük olacaktır.
Özellikle finans tarafında, otomasyon teknolojilerinin müşterilere sunduğu avantajlar neler?
Sorunların çözümü için daha hızlı bir süreç mümkün oluyor. Ekipler daha hızlı çalışabilir ve mevcut sürede daha faydalı sonuçlar ortaya çıkarabilirler. Bu sayede hem insan kaynaklı hatalar azalır hem de maliyetler azalacağı için farklı konular için de ek kaynaklar oluşturulabilir.
Türkiye, Finans ve Bankacılık alanında, an itibarıyla gelişmiş veri kullanımı ve analitik sistemlerin kullanımı konusunda öncü ülkelerden bir tanesi olarak gösterilebilir. Pek çok Avrupa ülkesinde de bu yönde çalışmalar var ve önümüzdeki birkaç yıl içinde daha iyi sonuçların ortaya çıkması bekleniyor. Tabii bu sisteme hazırlıklı olmayan pek çok ülke bulunmakta. Beklentiler, önümüzdeki birkaç yıl içinde bu teknolojik dönüşümün daha hızlı bir seviye geleceği yönünde. Türkiye olarak bu konuda biraz şanslı olabilir. Çünkü adaptasyon ve hareket yeteneğimiz pek çok ülkeye göre çok daha iyi. Eğer kendi geliştirdiğimiz ürünleri çok daha yararlı bir şekilde kullanmayı öğrenirsek yakın gelecekte ülkemizin geliştirdiği birçok uygulamayı diğer ülkelerde kullanıldığını görebiliriz.