Her yıl karşılaştığımız ve “Geleneksel” olarak nitelendirilen bazı şeyler vardır. İşte “Call of Duty” de bunlardan bir tanesi. Activision’ın ilk olarak 21 sene önce bizlere sunduğu bu marka, artık tüm zamanların en başarılı eğlence markalarından bir tanesi konumunda yer alıyor. Infinity Ward, Treyarch ve Sledgehammer gibi stüdyolar başta olmak üzere pek çok stüdyonun katkısıyla yola devam eden seri, bu yıl “Black Ops 6” isimli üyesiyle oyuncuları selamladı. Açıkçası ilk yayınlanan videoyu gördüğümde, 90’lı yıllar ve Körfez Savaşı unsuru gibi detaylar beni fazlasıyla heyecanlandırmıştı. Yayınlanan ilk incelemeler de heyecanımı artıran bir diğer unsurdu. Oyunu oynama şansına eriştiğimde ise, doğrusu beklediğimi pek de bulamadım.
Call of Duty: Black Ops 6, Treyarch önderliğinde geliştirilen bir FPS oyunu. Önceki Black Ops’larda da olduğu gibi bir yandan gerçek detayları kullanan, bir yandan da kurgusal detaylarla daha yaratıcı ve şaşırtıcı içerikler sunma amacıyla hazırlanan bir oyun.
90’lı yıllardayız. Önceki oyunlardan tanıdığımız Frank Woods ve Russell Adler gibi karakterler var. Tabii yeni karakterler de. Bu kez bir biyolojik savaş tehlikesinden söz ediliyor ve bir yandan da “Acaba birileri ihanet içinde olabilir mi?” şüphesi hüküm sürüyor. Tabii ki spoiler vermeyeceğim. Treyarch ekibinin oyuncuları heyecanlandırmak ve şaşırtmak için yine pek çok hamle gerçekleştirdiğini söyleyebilirim.
Bu bir James Bond oyunu değil
Tasarlanan görevlerin büyük kısmı hem gizliliğe hem de açık oynanışa müsait durumda. Dolayısıyla yapımcılar, hangi şekilde ilerlemek isterseniz ona göre yol alabilmenize imkân sunuyor. Kimi zaman bir sergide, kimi zaman bir kumarhanede, kimi zaman bir çölde, kimi zaman ise harap bir tesiste kendinizi bulabilirsiniz. Yetkililerin üzerinde durdukları önemli bir nokta ise, her bölümde de Hollywood film sahnelerini aratmayan detayları sunmak istemeleri. Zaten Call of Duty senaryo modlarını etkileyici hale getiren unsurlardan biri de bu işte.
İpin ucunu kaçırmayın
Hikâye detaylarından kopmamak için en ufak unsurları dahi dikkatle incelemeniz, her karakteri dikkatle dinlemeniz önemli. Aksi durumda hikâyeden kopmanız zor olmaz ve sadece “öldür ve ilerle” tarzı oynanışla baş başa kalabilirsiniz.
Hazırlanan bölümlere baktığımızda, Orta Doğu bölümlerinin oynaması keyifli bölümler olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle çöl görevlerindeki sürüş unsuru ve istediğiniz noktaya hareket edebilme imkânı, bir nevi açık dünya oynanışı sunuyor diyebiliriz. Öte yandan, yine spoiler vermeden kısaca anlatmak gerekirse, zihin yolculuğu yaptığımız ve bu esnada görsel sunumlarla beğenimi kazanan bölümler de var. Hatta bir an orijinal Max Payne oyununu hatırladım diyebilirim. Finale doğru karakterler arası geçişler de gayet başarılı olmuş ve hem oynanışa hem de sunuma dinamizm katmış.
Zombi mi?
Treyarch’ın hazırladığı Call of Duty’lerde imza özellik olarak zombi modlarını görürüz, değil mi? Ki zombi modlarının çoğu kez senaryo modlarına kıyasla daha fazla ilgi gördüğü de bir gerçek. Hatta yapımcılar, bu gerçeği de göz önünde bulundurarak Black Ops 4’te senaryo moduna yer vermemişti. Tabii bu karara tepki gösterenler de vardı.
Neyse ki son yıllarda senaryo modlarına yine önem verilmeye başlandı ama bu kez de ilginç bir durumla karşılaştık. Bu yeni oyunda hoşuma gitmeyen detay, zombi modunun bir nebze de olsa ana senaryoya yedirilmeye çalışılmış olması. Bana göre bu, yapılmaması gereken bir şeydi ve bu esnada hiç keyif almadığım gibi ara ara DOOM’un kötü bir kopyasını oynuyormuşum gibi de hissettim. Umuyorum Treyarch, bu noktadan daha ötesine gitmeye cesaret etmez.
Teknik detaylar
Genel olarak oyunun görsel kalitesinden memnun kaldığımı söylemeliyim. Ortam tasarımları, mekânlardaki objelere dair ufak tefek detaylar, özellikle ana karakterlerin yüz detayları gibi unsurlar gayet hoş. Işık, gölge ve yansıma detayları da göz okşuyor. Animasyonlar da hemen her Call of Duty oyununda olduğu gibi yumuşak ve gerçekçi hazırlanmış. Yine de, zaman zaman görsel kalitenin düşüşe geçtiği de oluyor. Bazı ara sekanslarda, “Yahu 2 sene önce çıkan Call of Duty’de daha gerçekçi detaylar vardı sanki.” diye düşünmeden edemedim.
Öte yandan, PC’de deneyimlerken oyunun zaman zaman çöktüğünü de belirtmem gerekiyor. Hatta çökmelerin önüne geçebilmek için birkaç bölüm öncesine giderek yeniden oynamak zorunda kaldığımı da ifade edeyim. Tabii bu tip teknik aksaklıklar, güncellemelerle düzeltilecektir, hatta an itibarıyla düzeltilmiş bile olabilir.
Akılda kalıcı müzikleri özledim
Üzerinden yıllar geçmesine rağmen hâlâ Call of Duty 1, 2, 3 ve ilk Modern Warfare’ın soundtrack’lerini dinliyorum. Sonrasında çıkan oyunlarda ise pek de akılda kalıcı müziklerle karşılaşmadığımızı düşünüyorum. Maalesef bu durum, Black Ops 6’da da devam ediyor. Tamam, aksiyon düzeyine eşlik eden müzikler var ve zaman zaman sizi keyiflendiriyor da, ama ötesi yok.
Toparlamak gerekirse…
Call of Duty: Black Ops 6, tekrar oynanabilirliği yüksek bir senaryo modu sunuyor. Bunu senaryosunun kalitesiyle değil, bazı bölümlerinin keyifli oynanış imkânlarını sunmasıyla yapabiliyor. İster gizli isterseniz de açık açık oynayın, seçim size kalmış. 6-8 saat arasındaki uzunlukta bir serüven var ve bu serüvende merak uyandıran, “Acaba şimdi ne olacak?” diye sorular sorduğunuz anlar oluyor. Haliyle bu da güzel. Her ne kadar hoşuma gitmeyen detayları olsa da, bazı bölüm tasarımları, karakter geçişleri ve aksiyon düzeyi sayesinde yılın başarılı FPS oyunlarından bir tanesi olduğunu söyleyebiliriz.
Zaten oyunu Gamepass üzerinden rahatlıkla oynama şansınız da var.
İlgili haberler