Ülkemizde geniş bant internet abone sayısı 40 milyona yaklaşırken, internet kullanıcı sayısının 2015’te 45 milyona dayanacağı tahmin ediliyor.
İnternetin hayatın her alanına nüfuz ettiği günümüzde internete olan talep de hızla artıyor. İnternet kullanım oranlarındaki artış, video içerik oranının yükselmesi, yeni teknolojilere göre değişen ihtiyaçlar ve yakınsamanın da etkisiyle artan veri trafiği, daha yüksek bant genişliği ihtiyacı ve talebini doğururken bu talep de günden güne artıyor.
Hem kullanıcı sayısının artması hem de internetin her alanda var olması özellikle de mobilitenin etkisiyle dünya genelinde veri trafiğini artırıyor. 2017 yılına kadar dünya genelindeki veri trafiğinin yaklaşık üç kat artması bekleniyor. Diğer yandan dünya genelinde internet veri trafiğinin içerisindeki mobil internet veri trafiğinin payı giderek artıyor. Yine 2017’ye kadar mobil internet veri trafiğinin 13 kat artması bekleniyor. Bu durum yüksek hız ve kalite sağlayan yeni nesil erişim şebekelerinin gerekliliğini ortaya çıkarıyor.
Mevcut genişbant şebekelerinde kullanılan bakır kablo altyapısı yerini IP tabanlı yeni nesil erişim şebekelerine bırakıyor. Yeni nesil erişim şebekelerinde sabit altyapıda fiber teknoloji; mobil altyapıda ise LTE öne çıkan ve yaygınlığı artan teknolojiler olarak görülüyor.
Özellikle Uzakdoğu ülkeleri, ulusal genişbant stratejileri doğrultusunda belirledikleri hedeflere ulaşabilmek için fiber altyapıya ağırlık veriyor
Artan bant genişliği ihtiyacını karşılamak için fiber altyapıya geçiş bariz bir eğilim olarak ortaya çıktı. Yüksek maliyetine rağmen sağladığı hız ve kalite avantajlarından dolayı fiber teknoloji sabit genişbant hizmetleri içerisindeki payını giderek artırıyor. Özellikle Uzakdoğu ülkeleri, ulusal genişbant stratejileri doğrultusunda belirledikleri hedeflere ulaşabilmek için fiber altyapıya ağırlık veriyor. Tüm genişbant bağlantıları içerisindeki fiber bağlantı oranlarına göre 2012 yılı itibarıyla Japonya yüzde 66,7, Güney Kore ise yüzde 61,1 ile bu alanda dünya lideri konumunda bulunuyor.
4G’ye geçişte 125. ülke olacağız
Mobil veri trafiğindeki büyük artış mobil pazarda da yeni nesil erişim şebekelerine olan ihtiyacı gündeme getirirken, 4G haberleşme teknolojilerinden LTE’yi öne çıkarıyor. Dünya GSM Birliği (GSMA) verilerine göre dünyada 124 ülkede 360 mobil operatör 4G/LTE hizmetini sunuyor. Türkiye’de ise 4G’ye geçiş 2015’in ilk yarısında tamamlanabilirse Türkiye 125. ülke olarak listedeki yerini almış olacak. Sadece 2014 yılında dünya çapında 96 mobil operatör 4G’ye geçerken, 4G ile tanışan son ülkeler arasında Andorra, Gabon, Guatemala, Honduras, İran, Kenya, Pakistan, Rwanda ve Trinidad & Tobago yer alıyor. GSMA’ya göre 2014 yılı 3. çeyrek sonunda dünya çapında 373 milyon olan 4G/LTE abone sayısının, 2018 yılı sonunda 1.4 milyara ulaşması bekleniyor.
LTE’deki bu gelişim hızı 3G-4G arasındaki geçişin 2000’li yıllarda yaşanan 2G-3G arasındaki geçişten daha hızlı gerçekleştiğini gösteriyor. 2013 itibarıyla ABD’de 47 milyon, Güney Kore’de 20 milyon LTE abonesi bulunuyor. Bu sayının 2017 yılında dünya genelinde 1 milyara ulaşması bekleniyor. Özellikle artan akıllı cihaz sahipliğinin bu sonuçta etkisi bulunuyor. Gelişmiş ülkelerden örneğin İngiltere’de akıllı telefon kullanım oranı yüzde 60-65, Hollanda’da ise yüzde 90 seviyelerinde seyrederken, gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 15-20 düzeyinde bulunuyor.
Elektronik haberleşme sektöründe sunulan hizmetlerin yüksek maliyetinden kaynaklanan sorunların aşılması, tüketicilerin erişim maliyetlerinin düşürülmesi ve sektörün büyümesi için kalıcı ve etkin rekabet ortamının sağlanmasında altyapıya dayalı rekabet ön plana çıkıyor. Hizmete dayalı rekabet bazı avantajlar sağlamasına rağmen, altyapıya dayalı rekabet, işletmecilere şebeke ve maliyet kontrolü sağlaması, sermaye yaratması ve öngörülebilir bir gelecek sunması bakımından tercih ediliyor. Dünya genelinde düzenleyici kuruluşların da altyapıya dayalı rekabeti sağlamaya yönelik düzenlemeler yaptıkları görülüyor.
Örnek ülke Güney Kore
Yeni nesil erişim şebeke altyapı maliyetlerinin yüksek olması ve yatırımı yapan işletmeci açısından yatırımın geri dönüşünün uzun yıllar alması, bu altyapılara yönelik devlet desteğini gündeme getiriyor. Doğrudan devlet desteğiyle altyapının yapıldığı (Avustralya, Katar, Singapur, Brezilya vb.) ülkeler olduğu gibi, kısmi yatırım desteğinin olduğu (Güney Kore, Fransa, Malezya vb.) ülkeler de bulunuyor.
Güney Kore’de sabit genişbant abonelerinin toplam hane sayısına oranı yüzde 100’e dayandı
Yaygın ve yüksek kaliteli genişbant erişiminde dünya lideri konumunda olan Güney Kore’de 2012 sonu itibarıyla bile sabit genişbant abonelerinin toplam hane sayısına oranı yüzde 96, mobil genişbant abonelerinin toplam nüfusa oranı ise yüzde 100 seviyesinde bulunuyor. Toplam nüfusu 50 milyon olan Güney Kore’de 2012 sonu itibarıyla 13,2 milyon fiber internet abonesi bulunuyor. Güney Kore hükümeti 2008-2012 döneminde geliştirdiği bir politika kapsamında Ar-Ge girişimlerine fon sağlayarak ve Ar-Ge çalışmaları, pilot hizmetler ve teknolojiler, pilot proje uygulamaları, çekirdek teknoloji geliştirme ve çevre koordinasyonuna yönelik çalışmalara dâhil olarak altyapı kurma çalışmalarına destek oldu. Bu dönemde verilen 2,3 milyar dolarlık destek yaklaşık 69 milyar dolar yatırım yapılmasını sağladı. Doğrudan veya kısmi devlet desteği uygulanan ülkelerde ayrıca yatırımcının önünü açmak için mükerrer yatırımların önlenmesi, düzenleme muafiyetlerinin getirilmesi, kazı maliyetlerinin düşürülmesi ve spektrum politikalarında yenilik gibi mevcut düzenlemelerde değişikliklere gidildi.
Mobil iletişimin temel kaynağı olan spektrumun etkin ve dengeli kullanımına ihtiyaç duyuluyor. Spektrum politikaları mobil iletişim sektöründeki rekabeti etkileyebilecek önemde. AB, ülkelerin spektrum politikalarına ilişkin kararlarında rekabetin zarar görmemesi yönünde bir yaklaşımı benimsiyor. ABD’de ise FCC, hazırladığı Ulusal Genişbant Planı’nda spektrumun bir kısmının teknoloji tarafsız olarak kullanıma açılmasını öneriyor.
İçerik dağıtımını internet üzerinden yaparak son kullanıcıya ulaşan hizmet sağlayıcıları (OTT) hem yaygın kullanılan hizmetleri sunuyor hem de veri trafiğinin büyük çoğunluğunu oluşturuyor. Değişen telekomünikasyon pazar yapısının etkisiyle de herhangi bir yetkilendirme ve yükümlülüğe tabi olmadan hizmet veren OTT’ler, dünya telekomünikasyon sektöründen aldığı payı giderek artırırken, sektörde altyapı işleten ve işletmek isteyen yatırımcıları finansal açıdan zor durumda bırakıyor. Dünya genelinde hızla artan veri trafiğine rağmen gelirler aynı oranda artmıyor. Bu durumun oluşmasında sektördeki kâr marjının giderek düşmesinin ve lisans ücreti, vergi, vb. maliyetleri olmayan OTT’lerin sektörden giderek artan oranda pay almasının etkisi bulunuyor. Gelirlerde, veri trafiğindeki artışa paralel olacak şekilde bir artış olmaması, altyapı yatırımı yapan telekomünikasyon firmalarının yeni ve maliyet gerektiren yatırımlarını engelliyor ve altyapı yaygınlığındaki ilerlemeyi yavaşlatıyor.