Son zamanlarda otomobilde ekol ülkenin dev markaları bir Fransız Devrimi olacağına işaret ediyor. Bir firma gücünü artırmak için hamleler yaparken diğeri ise elektrik devriminin Avrupa’da öncüsü olma amacında.
Yaşanan Carlos Ghosn krizinden sonra eski Seat patronu Luca de Meo Renault grubun başına geçti. Bununla birlikte Carlos Tavares, Fransız PSA grubunun dev İtalyan-Amerikan ortaklığı FCA ile birleştiren kişi oldu. Bu firma Hollanda’ya kayıtlı Stellantis ismini aldı.
Bu iki kilit ismin çok sağlam birer özgeçmişi var. Ancak dünyanın en ünlü otomobil markalarından ikisinin yeni çağda başarılı olması için büyük zorlukları aşması gerek. PSA ile Fiat Chrysler’in birleşimi 8,1 milyon ile dünyanın dördüncü büyük otomobil üreticisini yarattı. Stellantis’in önünde Toyota, Volkswagen Grubu ve Ford yer alıyor. Ancak Stellantis’in elinde onu bu markaların önüne geçirebilecek markalar var. Alfa Romeo, Fiat, Peugeot ve Opel bu grubun ilk göze çarpan markalarından bazıları.
“Bu ikonik markalarda çok çeşitli modellere sahibiz. Bu marka portföyü ile pazarın en önemli kâr havuzu alanlarında varlığa sahibiz.” sözleri Carlos Tavares’e ait. Bu çeşitlilik aynı zamanda aşılması gereken bir zorluğu da doğuruyor. Sonuçta RAM marka bir arazi aracı platformunda bir Maserati spor aracı yapamazsınız. Bu yüzden firmanın kompakt bir hale gelerek bu büyük satış havuzunu kârlı hale getirmesi gerek. Tavares firmasının “büyük olmak yerine harika” olmasını istediğini söylüyor.
Renault kendini baştan yaratıyor
De Meo’nun ‘Renaulution” planını tanıttığı toplantıda ortaya çıkan Renault 5 markanın kurtuluş planı değil. Ne var ki başarılı iş adamının başa gelmesinden kısa bir süre sonra tanıtılması firmanın geleceğe dair planlarına işaret ediyor. Kârlılık yaratmakta zorlanan firmanın acil bir eylem planını devreye soktuğunu yorumlayabiliriz. İtalyan yönetici firmanın sorunları hakkında “yara derin ve oldukça eski” diyor.
De Meo firmanın sorununu içtenlikle açıkladı. “Ölçüsüz hacim arayışı. Pazar ve portföy yönetiminde çözümlenmemiş bir yaklaşım.” sözleriyle İtalyan isim firmanın sorununu açıklıyor. Basitçe açıklamak gerekirse firma olabildiğince çok otomobil satmaya o kadar odaklanmış ki Dacia ve Renault markaları arasındaki çizgi kayboldu. İki marka birbirinin aynısı çok sayıda araç üretti.
Firmanın satış sayısını artırma inadı Renault markasının kimliğinden çıkmasına neden oldu. Düşük kâr marjı sunan pazarlara hitap eden giriş seviyesi araçlara firma gereğinden fazla odaklandı. Sonuçta firma 130’dan fazla ülkede otomobil satıyor. Ve fakat bu satışların %50’si ve toplam kârın %75’i Avrupa kaynaklı. Büyük sayılara rağmen marka kârının yarısını beş ülkeden geliyor.
De Meo’nun planı ise basit. Daha az satıp daha fazla kâr elde etmek. Firma yenilenişini dört sütuna dayandırıyor. Renault, Alpine, Dacia ve yeni Mobilize markası. Bu dört marka sektörün önünde giden teknolojilerle pazarda söz sahibi olma amacında.
Diğer haberler:
>> Hyundai Alev Alma Riskiyle Elektrikli Konaları Geri Çağırdı
>> Microlino İki Kişilik 200km Menzilli Elektrikli Araç