Ayın karanlık yüzü yavaş yavaş aydınlanıyor. Ay’ın yüzeyinde koyu renkte görünen bölgelere Maria deniyor (Latince deniz). Bu bölgeler Ay yüzeyinin yaklaşık % 17’sini kaplasa da, çoğu Ay’ın Dünya’dan görülebilen tarafında. Araştırmacılar, Ay’ın bu asimetrisi hakkında yeni bir rapor yayınladılar.
Ayın karanlık yüzü konusunda şimdiye kadar birçok teori ortaya atıldı fakat bilim adamların on yıllarca izlemenin ardından yeni bir rapor ile neler olup bittiği konusunda ayrıntılı açıklama yaptılar.
Ay, az su ve tektonik hareketlere sahip soğuk bir kayalık cisim. Bilim adamları, Dünya / Ay sisteminin Theia adlı Mars boyutlu bir gezegenin ilkel Dünya ile çarpışmasından sonra oluştuğuna ve her iki yapının bileşenlerinin bu çarpışmadan sonra karıştırıldığına inanıyorlar.
Çarpışmadan sonra daha büyük olan Dünya, atmosferler ve okyanuslarla dinamik bir gezegen haline geldi. Daha küçük Ay bu özellikleri elde etmek için yeterli kütleye sahip değildi. On yıllar süren gözlemler, Ay’ın tarihinin beklenenden çok daha dinamik olduğunu ve volkanik ve manyetik aktivitenin beklenenden 1 milyar yıl önce gerçekleştiğini ortaya koymuş durumda.
Ay’ın yüzeyindeki kraterler asimetrik olarak dağılmış
Çıplak gözle Dünya’nın yakınındaki Ay’ın üzerinde büyük noktalar görebiliriz. İlk gökbilimciler; Maria (Latince’de ‘deniz’) olarak adlandırılan bu noktaların Dünyadakilere benzer denizler olduğunu düşündüler. Daha sonra bu noktaların okyanuslar değil, kraterler veya volkanik özellikler olduğu keşfedildi.
O zaman, birçok bilim adamı, Ayın karanlık yüzü diye bilinen daha önce hiç görmedikleri diğer tarafının görünen tarafa çok benzer olduğunu düşündü. Ancak NASA ve SSCB tarafından başlatılan Moon misyonları, Ayın karanlık yüzü görüntülerini ortaya çıkardı. Yakın tarafın Maria ile kaplanmış olmasına karşın diğer tarafta neredeyse hiç Maria (sadece% 1) yoktu.
Ay’ın asimetrisini anlamak için yeni çalışmalar yapıldı
Geçmişte NASA, kimyasal analizle Ay’ın kökenini anlamak için Dünya’ya 382 kg ay taşı getirdi. Bu araştırmalar sırasında araştırmacılar ayrıca KREEP adlı yeni bir tür jeokimyasal bileşen belirlediler. KREEP: Potasyum (K), nadir elementler (REE) ve Dünyadaki fosfordan (P) oluşuyor.
Yeni çalışmada, bilim adamları Ay’ın iki tarafının nasıl asimetri kazandığına dair ipuçları bulmak için laboratuvar incelemeleri ve bilgisayar modellemesinin bir kombinasyonunu kullandılar. Bu ipuçlarının KREEP’nin önemli bir özelliğiyle ilişkili olduğu fark edildi.
Potasyum (K), toryum (Th) ve uranyum (U) radyoaktif kararsız elementlerdir. Bu, elementlerin değişken sayıda nötron ile çeşitli atomik konfigürasyonlarda meydana geldiği anlamına gelir. Bu atomlar, bazıları kararsız olan ve ısı üreten başka elementler sağlamak için parçalanır. Bu elementlerin radyoaktif bozunmasından kaynaklanan ısı kayaları eritebilir ve bu da renklenmelerini kısmen açıklayabilir. Çalışma, artan ısınmaya ek olarak, kayalara bir KREEP bileşeninin dahil edilmesinin de erime sıcaklığını düşürdüğünü ve beklenen volkanik aktiviteyi arttırdığını göstermektedir.
Ay neden asimetrik bir yapıya sahip?
Çeşitli KREEP bileşenleri ile yapılan deneylerden sonra, bilim adamları zamanlamasını ve Ay yüzeyindeki volkanik aktivite üzerindeki etkilerini analiz ederek Dünya / Ay sisteminin evriminin erken aşamaları hakkında önemli bulgular elde ettiler.
Ay’ın oluşumunun ilk aşamalarını açıklamaya yardımcı olabilecek bu çalışma hem ayın karanlık yüzü hakkında hem de KREEP zengini Maria’nın Ay var olduğundan bu yana evrimini büyük ölçüde etkilediğini gösteriyor. Bilim adamları, bu tür simetrik olmayan evrimsel süreçlerin kanıtlarının Güneş sistemimizdeki diğer uydularda ve uzaydaki diğer kayalık cisimlerde de bulunabileceğini düşünüyorlar.
İlgili Haberler
>> Paralel Evren gerçekten var mı? NASA bu cevabı bulmuş olabilir!
>> NASA açıkladı: SOHO 4 bininci kez kuyruklu yıldız görüntüledi
>> NASA Triton Görevi Açıklandı! Neptün’ün En Büyük Uydusu Triton